26 Şubat 2010 Cuma
hafta biter, iş biter...
hafta bitti, işler pazartesi devam etmek üzere bitirildi.
kahve kokusu eşliğinde hafta sonunun planları yapılmaya başlandı,
kurabiye tadında bir hafta sonu olsun...
ilk karşılaşma
22 Şubat 2010 Pazartesi
neşeli mi hayat?
burada hep güzel şeylerden mi bahsetmeli, hatırladığında okuduğunda yüzünü gülümsetecek olanlardan..
19 Şubat 2010 Cuma
19 şubat
“Hayat” diyorduk o zamanlar kapıdan girdiğimiz zaman ilk önümüze çıkan bölüme, geniş bir yerdi, yorgunlukla eve girdiğin zaman hemen kendini bir yere attığın ve en çok muhabbetin yapıldığı en çok kıkırdak sohbetlerin geçtiği yerdi ve ben en çok o bölümü seviyordum belki hayat gerçekten orada akıyordu.
Şimdi yazdıkça evin kokusunu duyuyorum burnumda, o yaz sıcaklığında serin kokuyu duyuyorum ya da soğuk kış gecelerinde sımsıcak kokusunu.
Kocaman bir bahçesi vardı ama öyle bildiğimiz bahçelerden değil avlu deniyordu oraya da. Büyük saksılar içinde çoğu zaman teneke kutular içinde sardunyalar vardı rengarenk. Bir çeşme vardı avluda betondan yere yapılmış büyük bir şey, onun içine girip birbirimizi ıslattığımızı hatırlıyorum, avlunun ortasında büyük bir ağaç ve bir sürü kedi hatırlıyorum.
Kocaman bir mutfak ve tel dolaplar vardı o zaman burun kıvırdığımız eskidi bunlar artık dediğimiz ama şimdi olsa baş köşeye getireceğim dolaplar. Büyük tencerelerde pişerdi hep yemek çünkü hep kalabalıktık, büyük sofralarda çoğu zaman biz çocuklar ayrı yerde yerdik yemeklerimizi, sığamazdık çünkü hep birlikte aynı masaya.
Her hafta sonu giderdik 9 kuzen anneler babalar mutlaka orada olurduk.
4 kız torun her hafta sonu evcilik oynardık, mutfakta ıvır zıvır ne varsa odalara taşır iki odayı paylaşır birbirimize misafir olurduk. Odalar boştu nasıl olsa hayat “hayat’ta” devam ediyordu. Koltukların yerlerini değiştirir evin altını üstüne getirir, dolapta ne bulursak giyer, takar takıştırır bütün günü geçirirdik. Caddeye bakan bir penceresi vardı, çok sıkıldığımız zamanlar onun önüne oturup tek mi çift mi oynardık. O zaman o küçük kasabada araba sayısı belli, geçen arabaların plakalarından tek mi çift mi diye saatler geçirirdik.
Ana caddeye yakın olduğu için hep tozlu olan kapının önünü yıkamaya çıkardık akşamüstleri elimizde süpürgelerle, bahçeyi yıkardık kendimizden büyük kovalarla.
Hiç kimse karışmazdı o evde bize, istediğimiz gibi oynar, dağıtır, yer içer saatlerce uyurduk.
Anneannem vardı benim o evde, onun kokusuydu o evdeki, beyaz teninin, her zaman misafir ağırlamaya hazır tertemiz evinin kokusu vardı.
18 yıl olmuş o kokuyu duymayalı, o zamanlar çocuktum daha, bugün annemin sesindeki durgunluk sayesinde hatırladım tarihi yoksa unutmuştum çoktan geçip giden günler arasında..
Özlüyorum hem de çok ama biliyorum ki en çok annem özlüyor özellikle bugünlerde..
yeni üyeler geldi..
18 Şubat 2010 Perşembe
takipteler
Gerekli kontrollerimiz ve aşılarımız hep kendi doktorumuzda olduğu için sağlık ocağına hiç uğramıyoruz ama bu yeni aile hekimliği uygulaması kapsamında dosyaların taraması filan yapılıyormuş sanırım, eksik bilgileri olanları çağırıyorlarmış
Biz ne yaptık üzerinde durmadık tabi notu aldım panoya yapıştırdım, eve girip çıkarken gözüme çarpıyor ama beni harekete geçirmiyordu, sonra komşumuzun birkaç defa hemşirenin geldiğini söylemesi üzerine bu sabah sağlık ocağının yolunu tuttuk anne-kız çünkü ikimizi birden görmek istiyorlardı.
Tatlı bir hemşire görüşme odasına aldı bizi, elinde bir form, bir sürü bilgi o sordu ben cevapladım dolduruyoruz
* son bir ay içinde kendinizi yorgun, bitkin, bunalmış, her şeyden bıkmış hissettiniz mi?
* ev işlerinde ve çocuğunuzun bakımında destek alabildiğiniz birileri var mı?
* Son zamanlarda hiç her şeyi bırakıp gitme isteği duydunuz mu?
* Siz ya da çocuğunuz hiç fiziksel ya da sözlü şiddete maruz kaldınız mı?
* Eşiniz çocuğunuzla yeterince ilgileniyor mu?
* Çocuğunuza masal anlatıp, kitap okuyor musunuz?
Aklımda kalanlar bunlar, hepsine gereken cevapları verdim ama bir taraftan da düşündüm acaba ilk dört soruya EVET diğerlerine HAYIR deseydim uygulama nasıl olacaktı ne yapacaklardı evimize bir uzman mı göndereceklerdi ??
Her şey bu kadar modernleşti de benim mi çok geç haberim oldu acaba???
Sonra Dilâ’nın boy-kilo kontrollerini yaptılar, gerekli notları aldılar, tabi bizimki yine hiç memnun olmadı bu durumdan, hoşlanmıyor tanımadığı birilerinin ona dokunmasından ve hiç sevmiyor sevemedi beyaz önlüklü olan kadın ve erkekleri…
İşler çok yine bu aralar hava çok güzel, kaçma isteği depreşti yine bende, hala işi okul gibi düşünüp arada kaytarıyorum ama bu aralar ona bile izin yok, hiç sevmiyorum bu ayları iş yoğunluğu yüzünden, bitsin geçsin gitsin fazla yormadan..
16 Şubat 2010 Salı
birisi "mööööö" mü dedi....
Dilâ doğduğunda hediye olarak kanlı-canlı kendisini getirmeyi teklif eden arkadaşlarımız olmuştu, balkon biraz daha büyük olsa belki olabilirdi :P
şimdi yenilerini bekliyorum sabırsızlıkla işte buradan
yerleri hazır bile...
11 Şubat 2010 Perşembe
9 Şubat 2010 Salı
alev alev..
5 Şubat 2010 Cuma
arabamın lastikleri kabaktır...
kolay değil, yaklaşık 745 gündür devam eden bir birliktelik..
uzadıkça daha zorlaştı ayrılmak ikimiz içinde, ama ben yine kararı senin vereceğini, noktayı senin koyacağını biliyordum, yanıltmadın beni.
bu tarihi not düşmeli, benim için tahmin ettiğimden zor oldu kabul ediyorum çok alışmışım bu duruma, çok özleyeceğim o günleri eminim yine de beni çok zorlamadan uğraştırmadan uzun ve uykusuz gecelere sebep olmadan bittiği için teşekkür etmeliyim sana..
bugün cuma ve ofis bomboş, bazı arkadaşlar denetimde bazıları hasta falan filan derken bir baktım tek başıma kalmışım. cuma günleri sakin oluyor genelde, bu yalnızlık ve sakinlik hoşuma gitti, kahvemi yaptım sadece kendim için, penceremin önünde teşekküre gelen veya yine yiyecek bişeyler arayan :) bir sürü güvercin var ve ben onlara bakarak kahvemi yudumlayarak keyifli bir cuma günü geçiriyorum, yanında da çikolata var en sevdiğimden
"arabamın lastikleri kabaktır, en sevdiğim çikolata DAMAK'tır" :)))
aslında yapacak bir sürü işim var ama bugün boşverdim hepsini nasıl olsa hiç bitmiyorlar....
güzel ve hareketli bir hafta sonu olsun...
3 Şubat 2010 Çarşamba
kar,kuşlar ve ben..
görüntüler 2004 yılından, bursanın en işlek caddelerinden biri Stadyum Caddesinden...