30 Nisan 2010 Cuma

kızlı kolye

sabah gözünü açar açmaz kolyemi gördü...
-aaa kızlı kolye" dedi..
evet dedim beğendin mi
-bana mı aldın" diye sordu
hayır dedim bu sana değil kendime
-yaaa çoook güzelmiş bana tak diye ağlamaya başladı
hayır Eda'dan en sonuncusunu kaptım, kaptırmam onu sana diyemedim
kıyamadım boynumdan çıkardım ve ona taktım
giyinirken sürekli baktı
çook güzelmiş, bu kız uyuyor mu, elbisesi de varmış dedi durdu
ikna etmek için çook uğraştım
çünkü bayılmıştı
söz akşama sana takacağım dedim



peki küpeleri de takar mısın dedi
istersen biri senin olsun birisi benim dedi
tamam akşama hepsini sana takarım dedim
hepsini mi dedi şaşkın gözlerle
evet hepsini dedim :)

ama sonra onlar benim....
kimselere kaptırmam, sana bile :))

tatlı hediyelerin ve dünkü hırkamla uyum içindeki güzel bilekliğin için de ayrıca teşekkürler Edacımmm ellerine sağlık...

28 Nisan 2010 Çarşamba

ateş-film-saç-güneş

takvimlere göre nisan bitiyor cumartesi günü mayıs
hava mı ben bugün hala çizme giyebildiysem ve montum hala üzerimdeyse arabada bile bence şubat ya da mart
bir gün sıcaktan bunalırken ertesi gün montumu arıyorsam hastalıklarda beraberinde geliyor
eve saat yedi gibi gittikten sonra bütün bir geceyi dizimde uyuyarak geçirince bizim kızın ışık istemeyince gözleri, televizyon ışığı ile geçirdik bütün geceyi
apar topar filmler bulundu, elimizde ateş ölçer, bardağımızda ıhlamur-tarçın-zencefil ve birazda limon...
bütün bir gece ateş ölçtük, film izledik...

vavien
her gün kullandığım bir şeyin adını bile bilmiyormuşum, öğrendim...
film güzeldi, beğendim.
taylan biraderler filmlerini beğeniyorum zaten, bursalı iki kardeş biri doktor biri mühendis, bence çok başarılılar...

ikincisi ejder kapanı

ben hastayım bu adama taaa Selamsız Bandosu'ndan beri, kaç defa izlemişimdir Muhsin Bey, Selamsız Bandosu, Arabesk, Alacakaranlık, Eşkıya....o yüzden tarafsız bir yorum yapamayacağım, sahneler güzel, geçişler güzel, oyunculuk güzel...

saçlarımı kestirmek istiyorum bi de bu aralar yine - yeni - yeniden...
seviyorum uzun saçı aslında ama kısa saçı daha çok seviyorum ya da kendime daha çok yakıştırıyorum, ya da saçlarım istediğim gibi uzamadığı için ve istediğim kıvama gelmedikleri için genelde kısa saçı tercih ediyorum...
değişik bişeyler olsun istiyorum, bakınıyorum etrafa, ama hep uzun saç görüyorum..
bu aralar hiç yok kısa saçlı hatun, acaba kestirmek yerine kaynak - boncuk - çıtçıt bişeyler mi yaptırsam diyorum..

ne istediğimi ben de bilmiyorum...
hııı evet evet biliyorum birazcık güneş...


26 Nisan 2010 Pazartesi

yaşasın bayram...


Çocuklar yokken her yer sessiz, varken cıvıltının, patırtının haddi hesabı yok.
Çocuklar yokken, her yer siyah, gri, tozlu, çocuklar varken gökkuşağı aramıza geziyor, görüntü cam gibi...
Çocuklar yokken herkesin suratı beş karış, kafalar önde , leylek gibi yürüyüşte, çocuklar varken kafalar havada, millet gözgöze, her delikte bir çocuğun peşine düşmüş birileri, kahkahalar havada savruluyor.
Çocuklar yokken duyulan müzikler " tennenni, salla beni, öptüm seni içerikli", çocuklar varken "Onuncu Yıl Marşı"...
Kriz mriz hakgetire, ümidimiz onlar...
Yaşasın Çocuklar...
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti...
Yaşasın 23 Nisan...
Ne Mutlu Türküm Diyene

Op.Dr.Nilgün Erdoğan

21 Nisan 2010 Çarşamba

en son ne zaman


oje süreyim diyorum
önce açık renkler, bir kaç deneme yapayım, en son en koyu renkte karar vereyim, zordur koyu renk ojeyi sürmek, biraz uğraşayım, kuruması için türlü numaralar yapayım...
.
sıcak su hazırlıyayım ayaklarım için biraz, yaz geliyor malum, içine biraz mis kokulu yağlardan, daldırayım ayaklarımı içine...
.
o sırada bir dergi alayım elime, karıştırayım biraz dergiyi, dekorasyon dergisi olabilir, okudukça güzel fikirler, arada kafamı kaldırıp bakınayım etrafa nereye uygulayabiliriz diye..
.
ayaklarım pembiş olunca çıkarayım artık sudan, onları da kendine getirdikten sonra, oje işlemini başlatayım onlar içinde, parmaklarımın arasına pamuk koyayım, kuruyana kadar uzatayım koltuğun üzerine...

mutfağa gidip bir kahve yapayım kendime, salona geçerken banyodan cımbız ve büyüteçli aynamı alayım, biraz gözenek ve biraz da kaşlara şekil vereyim..

gözenekleri temizleyince maske yapmadan sıkıştırmadan olmaz, önce bir peeling arkasından bir maske, en az yirmi dakika durmalı yüzümde, sonra yıkarım ılık suyla....
o sırada kahvemi içerken kitabımı okuyayım biraz...

sonra birazda makyaj denenemeleri yapayım, dökeyim bütün malzemeleri ortaya, siyah göz makyajı yapayım en koyusundan, öbür gözüme açık renk denemeleri yapayım..
uzun uzun aynaya bakayım hangisinin en çok yakıştığına karar vermeye çalışayım..
.
akşam için yapacaklarımı düşüneyim, salatalık malzemelerimle bir kaç çeşit salata hazırlıyayım, onları yıkaması, kurutması doğraması, süslemesi epey vaktimi alacak ama olsun...
.
niye yapıyorum ki zaten bunca şeyi
sadece can sıkıntısından
.
sahii en son ne zaman bu kadar canımın sıkılması için vaktim olmuştu benim
hatırlayamadığıma göre olmuş 2-3 sene.....

20 Nisan 2010 Salı

sıfır

irade sıfır
dolaptaki pasta sıfır
benim moral sıfır
damak tadı 10....

19 Nisan 2010 Pazartesi

meslek seçimi

gün fotomodellik yaparak başlar
ve annenin bu fotoğraflara bakarak ne kadar büyümüş olduğuna şaşırarak

biraz yağmur yağınca saklanırsınız
ama çıkınca güneş hemen geri dönersiniz..
baba koşar
sen röportajı yaparsın...
D: bu ne anne
A: babana verdikleri madalya kızım
D: niye verdiler bunu babama
A: koştuğu için
D: hayır iyi koştuğu için verdiler !!!!
bi de vitrin mankenliği ile hafta biter..
hafta sonunun özeti meslek seçimi :)))

15 Nisan 2010 Perşembe

ben ona resmen......

Hem ilk hem sonmuş gibi
En güzeli oymuş gibi
Bunca yıl beklemiş gibi
Beklediğime değmiş gibi
Ben ona resmen
AŞIĞIIMMMMMMMMMMMMMMMMM…



Bugün doğum günü canım kocamın
hayatıma kattığı bütün renkler için
mutlu bir aile olduğumuz için
fotokopisi bir minik için
o miniğe süper bir baba olduğu için
her akşam yaptığı süper salatalar için
spor aşkı için
her anımda yanımda olduğunu bildiğim için
dalgalı saçları için
kara gözleri için
ayakkabı tutkusu için
müzik zevki için
siyah t-shirtleri için
bitmek bilmeyen teknoloji merakı için
.
.
.
.
.
en önemlisi
sevgi dolu bir yüreğe sahip olduğu için


Şeytanla bir olmuş gibi
“Küt!” diye gidecek gibi
Her yöne sapacak
Ne yap desen yapacak gibi
Ben ona resmen aşığım
İYİ Kİ YAPMIŞIM...

12 Nisan 2010 Pazartesi

ateş-simit

Biz bu hafta sonunda hastaydık
ilk defa bu kadar yüksek ateş gördük
ilk defa bu kadar uzun süre uyuduk
ilk defa bu kadar uzun süre keyifsizdik
biraz gelince kendimize mecburi ihtiyaçlar için çıktık
bir kuru simitle günü bitirdik
kafamdaki ve masamdaki işler birikince
rahatsızlık vermeye başladılar
bu hafta yoğunum
işlerle boğuşuyorum...

8 Nisan 2010 Perşembe

hangisi..

Kahve ile aramda özel bir ilişki var, onsuz güne başlayamam, onsuz günü bitiremem.

İş yerinde ve evde kullanmak için fincanlarım vardır, onlardan başka fincanlarla içmem kahvemi, o fincanları bulaşık makinesine bile koymam çoğu zaman. Aradığım her an elimin altında olmaları gerekir çünkü. Genellikle içlerinde kahve vardır, boş görmek pek mümkün değildir. Aa bu kahve soğudu artık içememem demem, sıcak tercihimdir ama soğuk da olsa mutlaka dibini görmem gerekir fincanın.

Şekersiz içerim kahvemi başka türlüsünü düşünemiyorum bile, dışarıda kahve içmek için belli mekânlarım vardır onların dışındaki yerlerde asla kahve içmem.

Bazı sabahlar elimde kahve fincanıyla arabaya inerim, yol boyunca hem içer hem giderim, arka koltuktaki fincanları görünce eşim deliriyor ama yapacak bişey yok bu bir bağımlılık :)
Mutlaka kahve içmek için sebebim vardır, saat kaç olursa olsun yeter ki o anda kokusu gelsin burnuma kalkar yapar ve içerim.

Uyku problemim olmadığı için çok dert etmiyorum geç saatte içilen kahveyi, tek derdim selülit :(((
Onu da yaz yaklaşırken kremlerle masajlarla halletmeye çalışıyorum ama ben kahve içmeye devam ettikçe onlarda artmaya devam ediyorlar :((

Ama bu sabah farklı, bu sabah uyandım ofise geldim pencerenin önünde yolu ve yağmuru seyrettim ama canım kahve içmek istemedi.

Şu anda bu yazıyı yazarken kahve içiyor olsam da, şu anda aslında evde olmak istiyorum, pencerenin önündeki koltukta yağmuru izlemek, dizlerimde bir battaniye ile kremalı domates çorbası içmek istiyorum…

6 Nisan 2010 Salı


hani bazı günler vardır mesela bugün gibi.
sabah uyanırsın, minik kızın ve babası mışıl mışıl uyuyordur, babanın bu sabah geç gideceğini bilmek rahatlatır seni. çünkü sabah işe gitme telaşesinin arasına bir de minik kızın telaşeleri eklenmeyecektir bu sabah.
rahat rahat hazırlanırsın, her zamanki saatte uyanmışsındır ama sadece sen hazırlanacağın için vakit çook uzun gelir, giyinirsin, makyajını yaparsın, saçlarına şekil verirsin, hatta kahveni bile içersin..
tam mutlulukla sıvışmak üzereyken "annnneeeee" sesini duyarsın
işte gün o zaman başlar
kapıyı çekip gidemezsin, bi bakayım hemen çıkarım dersin, odaya gidersin, boynuna dolanan bir çift ele hayır diyemezsin.
sonrası uzun ağlamalar ve nazlar, rahat rahat hazırlandığın dakikalara yanarsın saat hızla ilerlemekteyken.
işe geldiğin saatten itibaren için bir buruktur, sabah ağlayan surat gitmez gözünün önünden bir türlü, bu gerginlik ondan dersin.

geçen hafta yaptığın ve acaba mı dediğin, arayıp sormaya üşendiğin için ertelediğin şey nakit olarak yüklü bir şekilde karşına çıkarsa, arasaydım-sorsaydım-düzelttirseydim geç olmadan hayıflanmaların için artık çok geçse ve güzel güzel o paraları ödediysen
gerginlik artar tavan yapar
ödediğin paralara değil yaptığın salaklığa kızarsın
üzerine bir de yağmur yağar
bugün bitse artık keşke
yatsam uyusam herşeyi unutsam dersin...

5 Nisan 2010 Pazartesi

nisanın ilk pazarı

biz bu hafta sonunda tatlı şeyler yaptık
bu tatlı şeyleri yaparken gece yarısısını çoktan geçmişse saat
birinin ne kadar büyük diğerinin ne kadar küçük olduğunu bile görmeden
dizmişsen tabağa ve koymuşsan dolaba
sabah olduğunda farketsende
şekil değişikliği yapmak için artık ne kadar geç olduğunu anlayıp
hııımmmm nefis olmuşlar diyebildik..
güzel bir yer bulduk, hem çam-hem deniz bir arada
ikisinin bir arada ne mükemmel olduğunu gördük
hemen ortamı uydurduk kendimize
bütün arabayı mekana taşıdık
bulmuşken böyle güzel hava resim yaptık hep birlikte

bugüne kadar yaptığımız en güzel resmin bu iki şeker olduğuna karar verdik.

uzun yürüyüşler yaptık temiz havada


burada yaşayan insanların ne kadar şanslı olduklarını düşündük bütün bir gün

her cuma akşamı ve pazartesi sabahı gidip gelmeyi düşündük

paraları birleştirdik
pazarlık yaptık
hayaller kurduk.


bu iki minikle burada yaşamanın ne kadar güzel birşey olacağını düşündük.
iki çocuğun bir arada ne kadar mutlu olduğunu bir kez daha anladık.
ne zaman yorulacaklar diye bekledik.
ve bıkmadan usanmadan yine
keşke hep hafta sonu olsa dedik yeni haftaya başlarken
mutlu haftalar...

2 Nisan 2010 Cuma

ampul


kafam bu ampuller kadar karışıkken, sakin bir hafta sonu diliyorum..
deniz istiyorum
mavi istiyorum
biraz da güneş fena olmaz diyorum
herkese en huzurlu olduğu insanlarla geçireceği bir hafta sonu diliyorum...

1 Nisan 2010 Perşembe

pembe nisan

Sabah beyaz t-shirtümün üzerine, pudra rengi fularımı doladım rüzgarda uçuşsun diye..
Pembe gözlüklerimi çıkardım bütün bir kış durdukları çekmeceden, onları taktığımda dünya gerçekten tozpembe oluyor ve bende Aysel Gürel :)
Simit almak için pastaneye uğradım ama cüzdanımı bütün aramalara rağmen bulamayınca akşam kullandığım çantamda unuttuğumu fark ettim. Sürekli gittiğim yer olsa hiç problem olmayacaktı ama buraya ilk defa geliyordum. Yine de adam bu yabancı ve pembe gözlüklü kadına gevrek bir simit hediye etti.
Kuzenimin bir oğlu oldu, uzakta oldukları için telefonda tebrik ederken arkadan sesini duydum minik bebişin, minik bir bebeğin nasıl ağladığını unutmuşum çoktan, hemen bir bebek daha katmalı aileye bırakmalı işi gücü bu karmaşayı diye düşünürken buldum kendimi, huzur verdi o ses bana tabi ki çok kısa sürdü bu düşüncem.
Ofiste durumlar berbatken, her şey karman-çorman, işler yığılı ben altında boğulmuşken bunları yazıyorum hiç birini umursamadan.
Sadece 1 Nisan diye