4 Ocak 2010 Pazartesi

yeniden başlasınn..


Dışarıda kar yağıyor
Senenin ilk beyaz sabahına uyandım.
Elimde kahve fincanım beyaza bakmak iyi geliyor…
Tatil günlerinden sonraki ilk saatlerde olduğu gibi yine canım hiçbir şey yapmak istemiyor, aklım hep evde, burnu tıkalı, ama neşesi yerinde minikte…
Bu yıl kalabalık bir yeni yıl yemeğiyle başladı gece, ailecek ve sevdiğimiz dostlarla keyifli yemekten sonra, eve döndük çekirdek dostlarla…
İki miniği oyalamak ve yeni yıla onlarla merhaba demek için kaç defa mum üfledik hatırlamıyorum…
Taktik işe yaradı, 2010’a bizim cadılarla birlikte ve süper başladık..
Üç günlük tatile bir sürü şey sığdırdık, keyifli saatler geçirdik, güldük eğlendik bol bol..
Dilâ doğduğundan beri sinemaya gitmemiş bir çifttik biz, geçen aya kadar..
Her yeni filmi takip eden, hafta sonu gece mutlaka bir sinema seansı yapmaya çalışan biz, bir türlü fırsat yaratıp gidememiştik, evde dvd’lerle geçiştirdik genelde.
Geçen ay içinde “2012” filmine gitmiştik, evimize yakın olsun, çıkışta çok oyalanmadan hızlıca dönebilelim diye şehir merkezinde bir sinema salonu tercih ettik ve afm sinemalarına gitmek gibi bir hata yaptık. Tabi biz iki yıl sinemaya gitmeyince bilmiyorduk bu kadar vahim durumda olduğunu Afm’lerin. Berbat bir gece geçirdik, salon havasız-havalandırmasız, perdeden koltuklara kadar her şey mi kötü olabilir, oluyormuş. Zaten filmde de görsellik dışında hiçççbir şey olmayınca tamam dedim bundan sonra evde film izlemeye devam.
Dün akşam hiç aklımızda yokken, sakin sakin (!!!) dolaşırken arkadaşların telefonuyla ve birkaç ayarlamayla yine kendimizi sinemada bulduk. Bu defa “ohhh be” dedirten bir salon, ama “ehh işte” dedirten bir film “Yahşi Batı”. Aslında ben “Avatar” istemiştim ama gidebileceğimiz iki seansında biletleri tükenmişti. Film sonunda “bu adamı en çok sahnede izlemeyi seviyorum” dedim ve hepimiz aynı fikirdeydik..
İşte bugün pazartesi, telefonda “anneeee ben karda yürüdüm” diye çığlık atan bir kız ve “akşam olsun eve gitmek istiyorum” diyen bir anne var sahnede…